Anksiyete sözcüğü darlık ve sıkışma anlamına gelen “angh” kökünden gelir. Bu 'angh' kelimesi dahi anksiyete problemine sahip bireylerin hemen anlayacağı ve anımsayacağı o huzursuzluğun duygusunu anımsatacaktır.
Kaygı yaşamın normal bir parçasıdır. Her insan günlük yaşam içerisinde farklı konularla ilgili kaygı duyabilir. Yetişmesi gereken bir iş, sınav, sağlık, para, çocuklar veya aileyle ilgili beklenmeyen problemler birçok insanı kaygılandırabilir. Bu nedenle kaygı, bir ölçüde günlük sorunlarla baş edebilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip çözmemizi sağlayan bir duygudur. Bu tür kaygıların düzeyi anlıktır, problem ortadan kalktığında kaygı da ya biter ya da baş edilebilir düzeydedir. Nedeni belli ve kaygı yaratan durum ortadan kalktığında geçecektir. Örneğin, ışıklarda beklerken bir arabanın hızlıca yanımızdan geçtiğinde korku ve kaygı yaşamak bizi hızlıca kaldırımın gerisine atma davranışını yöneltir ve yararlıdır.
Yukarıda denildiği gibi anksiyete bizim yararlı bir şey iken;
Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB) olan kişilerde ise bazen tanımlayabildiği bazen de kişinin direkt bir nedenden tanımlayamadığı, sürekli beklenti halinde, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe durumu, ''kötü bir şey olacakmış’’ veya ''her an olabilir'' düşünceleriyle kaygı ve huzursuzluk söz konusudur. Aşırı endişe, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler ve hatta olağan yaşam etkinliklerini sürdürmesini engeller. Bu kişiler her durumda istemsizce olası en kötü sonucu düşünürler, her şey kendi denetimlerinin dışındadır, iyi bir olasılık ya da geriye dönüş mümkün değil duygusu hakimdir. Hatta zihinlerinden geçen tüm düşünceler en felaket ihtimallerdir.
Denetlenemez nitelikte olan endişe hali en az 6 ay boyunca hemen her gün vardır ve gün boyunca sürer. Yorgunluk, dikkat bozukluğu ve konsantrasyon güçlüğü, en ufak sesle kolayca irkilme, uykuya dalamama, bedensel yaşanan sıkıntılar (cilt hastalıkları, ağız yaraları, gece terlemeleri vb.) ve gece sık sık uyanma diğer önemli belirtilerdir.
Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu, Dünya'da en sık görülen psikolojik rahatsızlıktır. Tedavisinde ise analitik yönelimli psikoterapi mutlak olmakla birlikte psikoloğunuz gerekli görürse ilaç tedavisi birlikte görülebilir. Patolojik Anksiyete, aslında kişinin ruhsallığından bilinçdışı başka bir tehlike alarmının görünür halidir. Bu nedenle de psikoterapi ile bu bilinçdışı çatışmalar çalışılmalıdır.
Anksiyete (Kaygı) fiziksel belirtilerini kişiler genellikle 'içim daralıyor, nefesim daralıyor, huzursuzluk hissediyorum, göğsüm ağrıyor, uyuyamıyorum, terliyorum ağzımda yaralar çıktı şeklinde insanlar genellikle kaygı, iç sıkıntısı ya da bunaltı olarak his veya bedenleri üzerinden tanımlar.
Panik Atak (Panik Bozukluk)
Sosyal Fobi (Toplumsal Kaygı Bozukluğu)
Agorafobi (Açık Alan Korkusu)
Seperasyon (Ayrılma) Anksiyetesi
Özgül Fobiler
Yaygın anksiyete bozukluğu bir çok yerde yazıldığı şekilde durumu tıp, bilim ve sosyolojik açıdan ele alındığında;
Ancak Ruhsal yani Psikolojik açıdan Anksiyete Bozukluğu kimlerde görülür diye ele alındığında;
Anksiyetenin (kaygı) patolojik yani bir hastalık boyutunu alması ve kişinin hayatını birçok açıdan etkilemesinin altında benliğin savunma mekanizmalarından birisi olan 'bastırma' savunmasının yetersiz kalması sonucunda bilinçdışında yatan duygu ve dürtüsel çatışmaları bastıramaması sonucunda bir semptom olarak anksiyete bozukluğu görülür. Bu nedenle de diğer kaygı bozukluklarının hepsi için geçerli değildir. Fakat Yaygın Anksiyete Bozukluğu, bilinçdışında bu dürtü ve duyguların sürekli bastırması ile başa çıkan kişilerde görülür.
Doğru cevap beyinde bu kimyasal değiştiği için kaygı olmaz, yoğun anksiyete halinden dolayı bir süre sonra beyin kimyasında da değişimler görülür. Çünkü anksiyete, kaygı, endişe nörolojik yani beyinle ilgili hastalıklar değildir. Evet, bu duygular insanın beyin kimyasını etkilemektedir. Ancak yumurta mı tavuk mu durumu gibi insanların kafası karışmaktadır. Tüm kaygı ile ilgili bozukluklar bir akıl hastalığı ya da zeka geriliğinden kaynaklı değildir. Tamamen psikolojik bir hastalıktır. Bu nedenle de ilaç tedavileri de kişiyi bir süre rahatlatsa da aslında meseleyi yani anksiyetenin kendisini çözmez. Bu süreç boyunca yıllarca ilaç tedavisi ile yaşayan kişiler bilirler ki, hayatlarında ilaç kendilerini sadece geriye dönüp baktıklarında bir süre iyi gelse de yetersiz kalmıştır.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu ilerlerse kişi de fiziksel hastalıkların tetikleyicisi ve ruhsal açıdan bir çok problem oluşturur. Yapılan bir çok araştırmada YAB olan insanların ileriki yaşlarda Kalp-Damar Hastalıkları başta olmak üzere bazı hastalıkların gelişim gösterme sıklığının arttığı yönünde anlamlı sonuçlar bulunmuştur. Ayrıca kaygı (anksiyete) duygusunun kısa süreli ama şiddeti yoğun olması kadar, düşük düzeylerde ama çok uzun süredir olması da bireylerin hayat kalitesini oldukça düşürmektedir.
Hayat kalitesinin düşüren Yaygın Anksiyete Bozukluğu tanısı alan kişilerde bir süre sonra kendisi kaygılandıran ortam ve durumlardan kaygı yaşamamak adına uzaklaşmaya başlaması kişinin yaşam alanını daraltmaya başlar. Eskiden yapmaktan keyif aldığı, gitmeyi sevdiği yerlere gitmek, sosyal çevresiyle görüşmek gibi durumlar kendisi için endişe verici bir hal alır. İşine/okuluna gitmek zorlaştığı gibi hayatı kısıtlan YAB sahibi bireylerde iş, akademik ve sosyal ilişkileri hastalığın etkisiyle bozuldukça daha fazla kendini güvende hissettiği evi, oturduğu mahallesi gibi alanların dışına çıkmadıkça hayatı daha kısıtlı bir hal alır. Hastalığın ilerlemesi sonucunda bu kısıtlamalarda arttıkça kişi de zaman içerisinde depresyon görülme olasılığı yüksektir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Tedavisinde öncelikli olan Analitik yönelimli Psikoterapidir. Kişi eğer yıllarca yanlış yerlerde ve şekillerde anksiyetesine çözüm aramış ya da bir çözüm aramadığı için kaygılarının düzeyi ve şiddetti çok yoğun, hayat kalitesini ciddi düşüren bir nokta da olduğun Psikiyatri ile birlikte ilaç tedavisinin birlikte götürülmesi faydalıdır. YAB Bozukluğuna sahip ve psikoterapiye başvurmuş bireyler unutmamalıdır ki, her psikoloğun terapi ekolü ve çalışma sistemi de farklıdır. Kaygı Bozukluklarında Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), EMDR, Şema Terapi ve Maruz Bırakma (Exposure Terapi) bu hastalığa sahip kişileri bu süreç boyunca rahatlatır ve kendilerini iyi ve iyileşmiş hissederler. Ancak bir süre sonra sonra farkettikleri şey bu terapilerin yetersiz kaldığı, sorunu çözmediği yönündedir. Bu nedenle de Analitik yönelimli bir psikoterapist ile bu kaygının altında yatan bilinçdışı çatışmalar çalışılmalıdır.
Günümüz popüler dünyasının getirdiği tıbbi ve psikolojiye dair olmayan, mesleki uzmanlığı olmayan kişiler tarafından yapılan çalışmalar ise hastalığı aslında uzun vadede kişiyi görmesi gereken gerçek tedavi sürecinden alıkoyduğu için günün sonunda hastalığı daha kötüye götürür. Bu nedenle de doğru bir tedavi ve terapi almanız Yaygın Anksiyete Bozukluğu'nda mutlaktır.
Anksiyete (Kaygı) terapi ile geçer. Gerekli görülürse bir hekime yönlendirme ile ilaç tedavisi de birlikte ilerlenebilir. Sadece ilaç tedavisi görülürse anksiyete geçmez. Bu nedenle de kaygının tedavisinde bu alanda çalışan analitik yönelimli çalışan uzman bir psikolog ile bu anksiyetenin altında yatan duygular psikoterapi ile kişi çalışmalıdır. Bu sayede Kaygı Terapi ile geçmektedir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu tamamen geçer. Şunu da unutmamak gerekir ki kaygı ve endişe duygusu bizi ayakta ve tetikte tutan, günlük hayatımızda harekete geçebilmemizi sağlayan bir duygudur. Bu nedenle anksiyete ya da kaygı zaten geçmemesi gereken bir şeydir. Ancak bu durumun çok yüksek düzey ve şiddette yaşandığı Anksiyete Bozukluğu ise doğru bir süreç ile tamamen iyileşmektedir. Bunun için kişinin iyi hissetmeyi değil, iyileşmeyi hedef alması ve buna yönelik bir yol izlemesi önemlidir. Tamamen geçmesi için kendisini iyi hissettiren kaygısını rahatlatan şeyleri değil, iyileştirici ve bu duyguların altındaki çatışmaları çözümlemesi önemlidir. Bu nedenle de gerektiği psikoterapisine ve gerekiyorsa ilaç tedavisine devam etmeli, iyi hissettiği noktada terapi ve ilaçları kesmemeli ve devam etmelidir. Eğer kişi, iyi hissettiği noktada bunları bırakırsa bir süre sonra hastalık tekrardan gelecektir.
Telif Hakkı © 2024 fatimeceylan.com - Tüm Hakları Saklıdır.
Powered by GoDaddy
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.