Sosyal Fobi, kişinin sosyal ortamlarda yoğun kaygı ve bedensel belirtiler yaşadığı, bu belirtileri herkes tarafından anlaşılıyor düşüncesiyle kişinin tedirgin olduğu bir anksiyete bozukluğudur. Sosyal Anksiyetesi olan kişiler genellikle çocukluk çağından beri daha utangaç ve içine kapanık olduklarını söyler. İlkokul çağlarıyla daha sessiz olduklarını, kendini ifade etmekten çekindiklerini ve bu durumun lise, üniversite, iş hayatı ve sosyal ilişkilerinde zaman içerisinde hayatın her yerinde yaşar. Sosyal Anksiyetesi olan kişiler yaşamlarında kendi potansiyellerini, fikirlerini ve yeteneklerini yoğun kaygı nedeniyle tam olarak gösteremez.
Sosyal Fobi olduğunuzu anlamanın en temel yolu başkalarınca eleştirilme, rezil olma, utanç duyulacak durumlara düşecek davranışlar yapma endişesi yaşamaktır. Bu nedenle sosyal ortamlara girerken çekinme, fikirlerini ifade edememek, insanlarla iletişim kurma konusunda korku yaşamayı sıkça hisseder. Sosyal Anksiyete utangaç olmaktan farklıdır. Sosyal fobisi olan kişilerin işlevselliği belirgin ölçüde etkilenir. Okul hayatında arkadaşlarıyla, sosyal ortamlarda ilişkilerde, iş hayatında ekip ve yöneticileriyle, romantik ilişkilerde pasif kalmak zorunda kalır.
Sosyal Fobisi olan kişiler, gerçek olmadığı herkes tarafından tavırları, sözleri, elini kolunu koyuşu, suratlarındaki mimiklere kadar fark edildiğini hisseder. Aslında dışarıdan hissetikleri şekilde insanların kendisine karşı negatif düşünceleri olmasa da çok yoğun bir biçimde stres ve gerginlik yaşarlar. Bu gerginlikle de, kaygılarını tetikleyecek sosyal ilişkilerden istemeselerde uzak kalarak başa çıkarlar.
Sosyal Fobi oluşum nedeni, genellikle çocukluktan beri bu durumu yaşadıkları okulda sözlüye kalkmak, herkesin karşısında konuşmaktan kaçınır. Ellerinin hep titrediğini, belki yüzlerinin kızardığını ve yaşadığı bu heyecanı herkesin fark ettiğine inanarak rezil olduklarını düşünürler. Bu yüzden de ileri ki hayatlarında da işlerinde toplantılarda söz almaya çekinen, potansiyelleri çok yüksek olsa da göz önünde olmamak adına sorumluluk almak, dikkat odağı olmak istemezler. Karşı cins ile tanışmak bu kişiler için çok zordur bu yüzden mesaj ya da sosyal medya araçlığı ile iletişim kurmayı tercih ederler. Yalnızken kaygı duymazlar. Kısacası bu kişiler; başkaları önünde performans göstermekten, sosyal etkileşimlerden ve bir iş yaparken izlenmekten kaçınırlar.
Ancak Sosyal Fobi ile Narsisistik Kişilik Bozukluğu çok sık karıştırılmaktadır. Sosyal Fobi olan bireyler ötekileri yüceltir ve kendisini hep en aşağıda hissettiği için sosyal ortam ve ilişkilerden kaçınır. Narsisistik Kişilik Bozukluğu ise eleştiri almaya tahammülü olmadıkları ve eleştirilme ihtimalini dahi almanın Narsisistik kırılmalar yaratarak öfke duyacağı için kaçınırlar. Bu yüzden de karşı tarafı Sosyal Fobisi olan kişiler gibi yüceltmez tam tersine içten içe ötekileri değersizleştirirler.
Sosyal Fobi görülme yaşı aslında kişinin hayat hikayesini dinlediğinizde her zaman olduğu görülmektedir. Tabiki de çocukluk çağında sosyal çevreyle yoğun ilişki kurulmaya başlandığı eğitim hayatıyla birlikte okul çağı gelmesi, sosyal fobinin görünürlüğünü sağlamaktadır. İleriki dönemlerde yetişkin bireyin hayat hikayesini dinlediğimizde; sıkça kürsüye çıkmaktan, sözlüye kalkmaktan, grupça yapılan etkinliklerden, sokakta oyun oynarken daha geride durması gibi bir çok sosyal fobisi olan birey anılarını anlatmaktadır.
Sosyal Fobi genellikle baskın ve otoriter ebeveynlerin altında büyüyerek çocukluğunu geçiren kişilerde daha sık görülmektedir. Sosyal Fobi genetik ya da beyinle ilgili bir hastalık değildir. Kişinin sosyal ve toplumsal ortamlarda hissettiği baskı duygusunun çok yoğun olmasıdır. Çocukluğundan beri belki aile içerisinde, belki sosyal çevresinde bu baskıyı reel olmasa da içsel olarak hissederek büyüyen kişiler, yetişkinliklerinde çok fazla sosyal anksiyete yaşamaktadır.
Sosyal Fobi ile mücadele eden hastalar bilirler ki ilaç tedavisi ve aldığı önlemler kişiyi rahatlasa da sorunlarını çözmez. Yıllar içerisinde geriye dönüp baktıklarında aslında sosyal fobileri ve kaygı duygusunun bir kar topu gibi git gide büyüyerek bir çığa dönüştüğünü, ilaçların yetersiz kaldığını ve işin içinden çıkamadıkları noktada terapiye başvururlar. Ancak Sosyal Fobi ve kaygı nörolojik bir hastalık değildir. Bu nedenle ilaç tedavisi sadece kişinin semptomlarını bir yere kadra rahatlatır. Toplumsal Kaygı Bozukluğu semptomunun kişinin ruhsallığında bilinçdışı anlamı çalışılarak altta yatan çatışmalar çözümlenmelidir. Bu nedenle de sosyal fobi tedavisinde öncelikle asıl süreç psikoterapidir.
Telif Hakkı © 2024 fatimeceylan.com - Tüm Hakları Saklıdır.
Powered by GoDaddy
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.